29 Mart 2010 Pazartesi

Küçük Prens


Kesinlikle herkes okumalı..
Şimdi size Küçük Prens’ten bahsedeceğim. B 612′de yaşayan, gülünü çok seven, her sabah gezegenindeki sönmüş ve sönmemiş volkanlarını temizleyen, uçuşan atkılı Küçük Prens’ten…
Antoine De Saint Exupery’nin yazdığı ve mutlaka okunması  gereken bir baş ucu kitabı Küçük Prens.
Fransız ve dünya edebiyatının en değerli kitaplarından biri olan, içinde bir hayat felsefesi barındıran bu kitap her ne kadar bir çocuk kitabı gibi görünse de aldanmayın. Onu en iyi tanımı “tür dışı” olmalıdır. Rivayete göre yazar kitabı ilk başta oldukça kalın bir roman olarak yazmış ama daha sonra kitabı kısaltmış ve sadeleştirmiş. Bu haliyle Küçük Prens’i okumak kolaydır ama etkisinden kurtulmak için ömür yetmeyebilir.Kitapta bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılıyor. Sahra Çölüne düşen pilot Küçük Prensle karşılaşır ve daha sonra Küçük Prensin kendi gezegeni, gezdiği diğer gezegenler ve gülünün hikayesini okuruz.
Fransız yazar Antoine De Saint-Exupery’nin tüm dünya çocuklarına armağanıdır bu eser. Yazar, ithaf kısmında eserini büyük birine adamış olduğu için, çocuklardan özür diler. Ancak, daha sonra bu adayışını düzelterek eseri, aynı kişinin çocukluğundaki haline ithaf eder. Belki de bu, eserin sadece çocuklar için değil, çocukluğunu içinde bir yerlerde koruyan yetişkinler için de bir başucu kitabı olmasına dair bir öngörüdür. Eser, yazıldığı 1946 yılından beri birçok dile çevrilmiş, okunmuş ve sevilmiştir. 

Çocukluğunda, okuduğu bir kitaptan esinlenerek resimler çizen, ancak büyüklerin resimlerini anlayıp takdir etmemesi sonucu pilot olmaya karar veren anlatıcı, yine uçağıyla bir yolculuktadır. Uçağıyla bir çölün üzerinden geçerken, uçağının arızalanması sonucu ıssız gölün ortasına iniş yapmak zorunda kalır. Etrafta canlılık eseri yoktur ve pilotumuzun canı fena halde sıkkındır. 

İşte tam burada girer küçük prens
 pilotun hayatına. Aralarında garip diyaloglar başlar. Pilot Küçük Prens’e buraya nasıl geldiğini, kim olduğunu sorar. Fakat küçük prens daha meraklıdır ve soruları umursamadan kendisi sorular sormaya başlar. Pilottan kendisine koyun çizmesini ister ve pilotun çizdiği hiçbir koyunu beğenmez. Zaten yeterince bunalmış olan pilot, en sonunda üzerinde delikler olan bir kutu çizer ve “işte koyunun bunun içinde” diye kestirip atar. Ancak küçük prens bu resimden çok hoşlanır ve aradığı koyunun bu olduğunu söyler.Pilotla aralarında bir dostluk başlar. Küçük Prens çok küçük bir gezegende yaşamaktadır. Gezegeninde minicik yanardağlar bile vardır. Küçük prens, onların etrafını düzenli olarak süpürmekte ve gezegenden ayrılması gerektiğinde üzerlerini birer koniyle kapamaktadır.  Çünkü onun gezegeninde bitkiler ve çiçekler de vardır ve herkes bir arada yaşayabilmeli, kimse kimseyi rahatsız etmeden kendisi olabilmelidir. Küçük Prens’in gezegeninde, tohumu çok uzaklardan geldiği belli bir çiçek açar bir gün. Küçük Prens çiçekle konuşmaya başlar ve konuştukça çiçeğin çok kolay bir çiçek olmadığını, nazlı, kaprisli, zor beğenen bir çiçek olduğunu anlamaya başlar. Bununla birlikte çiçeğe büyük bir özen gösterir ve onu korur. Kendini ifade etmekte zorlanır. Çiçeğin kırıcı tutumundan incinir ve kendini iyi hissetmek için gezegenden bir süreliğine uzaklaşarak bir seyahate çıkmaya karar verir. Ve hikayemiz bu şekilde devam eder.Açıkçası kitapla ilgili söylenebilecek çok fazla şey yok, mutlaka alın ve okuyun derim. Sevmek, bağlanmak, beğenilmek, bilgelik, önyargı , sorumluluk gibi pek çok konu işleniyor. Yazılıp yazılabilecek en güzel kitaplardan biri olan bu kitabın yazarı Saint Exupery, kitabı yazdıktan altı yıl sonra Le Petit Prince adlı bir uçakla Sahra Çölüne uçar ve bir daha kendisinden haber alınamaz. Fransada çok sevilen Küçük Prens 5 franc’ların üzerine basılmıştır. Kitapla ilgili anekdot çok, birkaç alıntıyla noktalayalım.
“Eğer insan bir çiçeği seviyorsa ve milyonlarca yıldızın üzerinde bu çiçekten yalnızca bir tanecik varsa, yıldızlara uzaktan bakmak bile bu insani mutlu etmeye yeter. Çünkü insan kendi kendine ‘işte benim çiçeğim oralarda bir yerde’ diyebilir.”
“Eğer büyüklere, “Güzel bir ev gördüm, kırmızı tuğlalı: pencerelerinden sardunyalar sarkıyor, damında ise kumrular var,” derseniz, nasıl bir evden söz etmekte olduğunuzu bir türlü anlayamazlar. Ne zaman ki onlara, “yüz milyonluk bir ev gördüm,” dersiniz, işte o zaman size, “oo, ne kadar güzel bir evmiş!” derler gözlerini koca koca açıp.”
“Sen de kendi kendini yargılarsın, diye karşılık verdi kral. En zoru da budur. İnsanin kendini yargılaması başkasını yargılamasından daha zordur. İyi yargılamayı başarırsan, gerçek bilge olduğunu kanıtlamış olursun.”
“İnsanların arasında da yalnız kalır insan.”
“..Güzelsiniz ama boşsunuz, diye ekledi. Kimse sizin için canını vermez. Buradan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile, o tek başına topunuzdan önemlidir. Çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur, rüzgardan koruduğum odur, kelebek olsunlar diye bıraktığımız birkaç tanenin dışında bütün tırtılları uğruna öldürdüğüm odur. Yakınmasına, böbürlenmesine, hatta susmasına kulak verdiğim odur. Çünkü benim gülümdür o..”
” Senin oradaki insanlar, dedi Küçük Prens, bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar ama yine de aradıklarını bulamıyorlar. Aslında aradıkları tek bir gülde, ya da bir damla suda bulunabilir. Ama kördür gözler. İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder