30 Ocak 2010 Cumartesi

üzül(me)mek

Bir de söz vermiştim kendime; artık üzülmemeye.. kocaman bir yalan işte bu asla inanmayacağım kocaman bir yalan. Kim ister ki üzülmeyi,
kendini üzmeyi?  ama etrafımızdakiler üzüyor işte. sadece bizim elimizde olan bir şey değil ki bu.. Gün güzel başlamıştı aslında uzun bir zaman sonra ilk kez erkenden uyandım 9'a doğru... giyindim hazırlandım, işlerim de vardı doktor randevumda. neyse hallettim işlerimi hem de gayet mutlu bir şekilde. herkes mutluydu sanki gülüyordu ya da ben öyle görmek istediğim için bana öyle gelmişti. Sonra ne olduysa içime yine o berbat hislerden doğdu, hani bazen insanın içine kötü bir his doğar ya, sanki birşeyler kötü gidecekmiş gibi gelir ya bazen, hisseder ya bunu insan.. ki ben bunu baya bir hissederim, özellikle de kötü senaryoları tahmin etmede üzerime yoktur maalesef. Aslında biliriz öyle olacağını yani tahmin ederiz de kendimize itiraf edemeyiz ya bir türlü... inanmak istemeyiz çünkü..
gerçeklerle yüzleşmek pek de hoş olmaz böyle zamanlarda, istemeyiz bizi üzecek olan gerçekleri, olacağını çokkk öncelerden tahmin ettiğimiz ama olmaması için adeta yalvardığımız gerçekler vardır ya  işte.. kabul etmek istemeyiz, sonucu bizi üzecektir çünkü.  yok canım öyle değildir, belki de ben yanlış düşünüyorum kesinlikle öyle bir şey yoktur… vs.vs. diyerek kendimizi teselli ederiz  kandırırız. ama sonra hiç ummadığımız bir anda bu berbat gerçekle, korktuğumuz hatta yüksek sesle kendimize bile itiraf edemediğimiz o lanet gerçekle karşı karşıya buluruz kendimizi. ya aldığımız bir haberle ya bir msn iletisinde ya facede ya en yakın arkadaşından ya direkt kendinden.. duyarız yani bizi mahveden o iğrenç haberi, kötü haber tez duyulur derler ya aynı o misal, hemen kulağımıza gelir yani, ve elimizden üzülmekten başka bir şey de gelmez maalesef.  içten içe üzülürüz hem de onun ona üzüldüğümüzü bilmediği halde, bilmesini de istemeyiz  şuan sırası ve zamanı değildir... hem bilse n'olcak ki, değişecek mi herşey o tercihlerinden mi vazgeçecek? sen mutlu mu olacaksın? n'olcak yanii. o yüzden susarsın, her zaman yaptığını gibi içine atarsın yine. içinde belki fırtınalar kopar ama belli etmezsin kimselere sen böylesin çünkü, çok sevmezsin bir şeyleri anlatmayı, başkasının mutsuzluğuyla mutlu olmayı. o yüzden yazarsın herşeyi herşeyii, nasılsa yalnızsındır burda kimsenin okumayacağını, okuyamayacağını bildiğin için yazarsın da yazarsın. sonra okuyunca üzülürsün belki birkaç damla da gözyaşı süzülür gözlerinden ama alışırsın sonra tıpkı daha önce ki üzüntülere alıştığın gibi. bu yazı bittikten sonra bir daha kimselere en azından haketmeyen kimselere üzülmeyeceğine söz verirsin kendine...söz verirsin de ama bu söylediğine kendin bile inanmazsın ki hassassındır, duygusalsındır çünkü çabuk alınırsın, herşeye ağlayabilir herkese üzülebilirsin hatta o bunu hiçç haketmese bile. yapın böyle çünkü.. sen böylesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder