16 Şubat 2013 Cumartesi

adını sen koy.


çoğunlukla böyle olur, o ilk cümleyi bulamam. belki beklemeyi biraz sevsem, biraz sabredebilsem gelecek o cümle ama..

bu gece nasıl uyuyabilirim bilmiyorum. baştan aşağı tembellik günü. pembe polar pijama, gri tshirt, tepeden topuz. çorap hiç giyemem zaten, öyle de sıkıntılıyım. (bunu neden yazdım ben de bilmiyorum)

uyuyan aybikem'e çok gülüyorum. yüz üstü yatarım ben, bir elim belime-göbeğime, diğer elim de mutlaka boynumla-göğsüm arasında gidip gelir. o el orada olmazsa uyuyamam. sabahlarız öylece. saçma mı geldi? ee öyleyim.

senin haberin yok ama ufacık-minicik bir rastlantı beni öyle heyecanlandırdı, öyle memnun etti ki. söyleyemedim sana, acaba gözünde küçük düşer miyim diye. sonra yine benzeri bir olay, sen söyledin, ben gülümsedim. haberin var ya da yok, beni çok mutlu ettin, teşekkürler.

4-5 gün önce çok güzel bir mail aldım. tanımadığım biri blogumu okumuş, "sen benim iç sesim olabilir misin acaba" yazmış. iç sesi, kelimelere döktüğüm için teşekkür etmiş. öyle güzel yazmış ki. yoldaydım bu mail geldiğinde, otobüsün içinde sırıtarak okudum resmen, yanımdaki meraklıya hiç aldırış etmeden. 

önceleri hiç kimse bilmiyordu blogu, en yakınım dahi. aramalara vs. kapalıydı. benim özelim sonuçta burası. sonra sonra paylaştım yakınlarımla, onlar da fikirlerini benimle paylaştı. yazılarıma yorumlar yazılar; tanıdıklarım, hiç tanımadıklarım, kendini gizleyip yazdıklarını daha cümlenin başından tanıdıklarım :) 

ps. ben seni çok iyi tanırım ;)

öptüm!

9 Şubat 2013 Cumartesi

sevgili şey.

ben ilerideki annen, şuan 25 yaşında olan. günlerdir aklımda aslında, sana yazmayı çok istedim.

seni çok seviyorum, daha hiç hesapta yokken bile. anne olma fikri bile beni sevinçten hoplayıp-zıplatmaya yetiyor. ne zaman anne olabilirim bilmiyorum, önce bir baba bulmak lazım sana :))

seni sonsuz sevginin içinde, güven yumağı kollarda büyüteceğime söz veriyorum. yaptığın her davranışın, verdiğin her kararın arkasında olacağım.

yanlışlarında yargılamayacağım seni, yanlış yapmadan doğrular bulunmuyor elbette. seni anlayabilmek için gerekirse ben de tekrar tekrar seninle o hataları yapacağım, beraber bulacağız çıkış yollarını. öylesi daha kolay.

birini mi seviyorsun, yaşın kaç olursa olsun kabul. yeter ki çok sevdiğine-sevildiğine emin ol sen. ben hep yanındayım senin.

istediğin okulda okuyup istediğin mesleği seçme kararını sadece sen vereceksin. Mutlu olacağın neyse, hayatın boyunca onu yapman için hep destekleyeceğim seni.

tüm "evet"lerin-"hayır"ların nedenini-sonucunu-sonrasını her şeyi anlatacağım sana. bunları bildiğin halde sen hala ısrarla o yolda yürümek istiyorsan, ben yine yanında olacağım senin. beraber gideceğiz o yoldan.

her zaman-her koşulda anlamaya çalışacağım ben seni. aslında bu yazı biraz da kendime not. eğer ileride unutursam -ki sanmam, tekrar tekrar okuyacağım bu yazıyı.

hep söylerim ya, kolayını anlat diye. ben sana hep kolayını anlatacağım, kolayını göstereceğim.

şimdi bir hayal ettim de, galiba ben çoktan da çook iyi bir anne olacağım. seni çok istiyorum. ve sanırım 2-3 yıl içinde artık anne olmam gerekli. şart şart :)

ismin ne mi olsun?
oğlum olursa Rüzgar ya da Yamaç, kızım olursa da Alin ya da Ada.

seni çok seviyorum ufaklık ;)
öptüm, annen.

5 Şubat 2013 Salı

selam ben geri kafalı!

dün akşam bir arkadaşımlaydım. eskiyi konuştuk, eskiden olanları. onunla ilk tanıştığımızda ona şu cümleyi kurmuşum "-Tolga, seni hiç kandırmayacağım, evet şuan arkadaşımsın, ama seneye hatırlamayacağım bile seni, çok eminim" 2008'in yazında söylenmiş bu cümle, 2013'ün kışındayız şuan.

tam anlamıyla erkek muhabbeti yaptık, biliyoruz erkekler bir araya gelince neler konuşur, onun poposu, bacağı, eski sevgililer, yatak hikayeleri vs. Tolga bu muhabbeti yaptı dün gece, anlattı tüm iğrençlikleri, hem erkeklerden, hem bu kadar adice davranışlar sergileyen hem cinslerimden iğrendim. 

bir erkek için "acaba önce hangimiz yatağa düşüreceğiz?" diye iddiaya girmek ne demek? 2 kız arkadaş, benim etrafımdaki 2 kız arkadaş hem de! -ki bu en yazılabilitesi olan. daha ne iğrençlikler. dün gece yüzüm kızararak dinledim Tolga'yı, etrafımdaki o kişilerden nefret ederek. acıyarak hatta.

şükür ki hayatımda değiller, hiçbiri hiçbir anlam ifade etmiyor bende.

insanları anlayamıyorum ben. midesizliklerini. iğrençliklerini.

düşünün şimdi, 4 erkek-5 kız. herkes herkesle birlikte olmuş. gizli de değil, apaçık ortada. ve bu bahsettiklerim hala birbirlerinin yüzüne bakabiliyorlar utanmadan. anlatıyorlar bir de, o böyle iyiydi, bu şöyle eksikti..

ben mi çok geri kafalıyım, onlar mı çok geniş bilemedim. 

geri kafalılıksa eğer, ben bu halimi çok seviyorum.

tabii ki birini çok sevebilirsin, onunla her şeyi yaşamak isteyebilirsin, bunu da anlarım ya da anlamam, anlamaya çalışırım diyelim ama her önüne gelenle yatıp-kalkmak değil bu. orada-burada anlatmak, iddialara girmek hiç değil.

o bahsettiğim çok sevdiğin, her şeyi yaşamak isteyeceğin kişi de hayatına 1 kere çıkar. daha fazla değil. sevgi de seks değil canım. öyle çok seviyorsan da zaten, evlenirsin. sonra ne yaşamak istersen yaşa. 

evet ben geri kafalıyım. yapacak bir şey yok!

*bahsettiğim o kişiler bir şekilde hayatımda değiller şuan. yazamadığım daha ne iğrençlikleriniz var. keşke hiç tanışmasaydık demiycem, iyi ki tanımışım sizi, siz bana asla kimseye güvenmemem gerektiğini ve aile kavramının önemini bir kez daha ispatladınız. sizler sayesinde şuan hayatımda olan kişilerin önemini bir kez daha anladım. iyi ki hayatımdaydınız ve iyi ki tam zamanında hayatımdan def edip yolladım sizi.