16 Aralık 2012 Pazar

Tesadüfler kümesi

Tek başına kalmak oldukça iyi geliyor bazen. Yürümek, sadece kendini dinlemek, şarkılar dinlemek.
Yolumu uzatıyorum ara ara, sırf biraz daha fazla müzik dinleyebilmek için, beynimin içindeki soru baloncuklarını biraz daha yanıtlandırıp, sonsuzluğa uğurlamak için.
Saniyede milyonlarca şey geçiyor kafamın içinden, sorular, olaylar, olanlar.. Derler ya hani, kafanda yine ne tilkiler geziyor? Benim tilkilerim hiç eksik olmuyor, tilki sürüsü sürekli koşu halinde.

Dün konuştuk Damlayla, tesadüf mü bunlar? Olmayacak şeyler nasıl oluyor da oluyor, asla dediklerimiz nasıl da kabul ediliyor.

Budapeşte’de nasıl karşılaşmıştık mesela? Burada göremezken, habersizce, aynı tarihte, o soğuk karlı günde, eskiden heyecanın kelime anlamı olan o kişi Budapeşte’de karşımdaydı. Hem de hiçbir şey ifade etmeyerek!
 
Ya da gecenin bir yarısı yürüyen merdivenlerde onu görüşüm. Aynı salonda, belki 2 koltuk önümde ya da arkamda. beraber izlemişiz meğerse o filmi. 

Aklımdan birini geçirdiğim an beni araması, msj atması?

Sabahın bir vakti Kemerburgaz Komşu fırında kahvaltı yaparken dibimizin düştüğü o çocuğun akşam İstinyepark Boyner’de karşımıza çıkması? Öyle bakakalışımız falan?

Dünya çok mu küçük acaba?
Herkesle hem hiç karşılaşamayacak kadar uzağım hem de olmadık zamanlarda elimi uzatıp dokunabilecek kadar yakın? Tesadüf mü şimdi bunun adı?
O kadar çok şey var ki buraya yazmadığım. Tesadüfler kümesi bu. Bir şekilde alakasız bir yerde, olmayacak bir şekilde kesişiyor.
Adında tesadüf diyorlar sonra, gelip beni buluyor. Şaşırtıyor bir sürü.

herkesin mi başına geliyor acaba? bu kadar da olabilir mi dedirtiyor çoğu zaman. hiçbir türlü olabilitesi olmayan bir şey oluyor bir şekilde. çıkıyor karşıma, gözlerimi stainboy kadar kocaman açıyorum o an! ne olduğunu anlamlandıramazken, o "tesadüf" kelimesi çok yavan geliyor bana. ikna edemiyor beni.

diyorum ya, yazamadığım çok şey var. ama tesadüfün daha üstü bunlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder