12 Ağustos 2012 Pazar

Korkmuyoruz Senden!

"Hayatımın en mutlu anıydı, bilmiyordum" demiş ya Kemal, 24.07.2012'de benim hayatımın en boktan günüydü, bal gibi biliyorum.

Meme Kanseri! hem de benim annem, benim canım, benim dünyam, benim her şeyim!

ben bunu duyduğumda annem ameliyattan henüz çıkmış, hatta narkozun etkisi bile geçmemişti daha..
bir sürü ağladım, kabul etmedim, edemedim, nefesim kesildi, dünyam yıkıldı sanki.
etrafımdaki herhangi bir kişide duyduğumda normal gelen bu durumu anneme hiç yakıştıramadım, konduramadım, yanlışlık vardır diye doktorun başından saatlerce ayrılmadım.

günlerdir neler yaşadığımı anlatabilmem öyle mümkünatsız ki..
hayatımın en iğrenç günlerini yaşıyorum sanırım.
Evin içinde saklambaç oynuyoruz bu aralar, anneme çaktırmadan ! gözyaşlarıma hakim olmaya çalışıyorum.

ki benim annem yer yüzünün en mükemmel annesi, dünyaya sadece anne olmak için gelmiş, öyle melek, öyle tatlı, öyle kusursuz ve öyle özel ki..

şimdi yine doktordan geldik, patoloji sonuçlarımızı aldık. günlerdir dua ediyorum, lütfen bir yanlışlık olsun, yanlış anlaşılma olsun, doktor hata yapmış olsun. biri çıksın da "şaka" desin diye.
öyle bir gerçek ki ama bu. acıtan gerçek, elinden hiçbir şey gelmeyen gerçek.

yakın zamanda kemoterapiye başlayacak annem. saçları dökülecek, yorgun düşecek, mutsuz olucak..
ardından radyoterapi.

yoğun ve zor bir yıl bekliyor bizi.
bunlar da geçecek, atlatacağız, biliyorum. inanıyorum.
sadece biraz zamana ihtiyacımız var, biraz güce ihtiyacım var.
yanımdakilerin elimi daha sıkı kavramasına ihtiyacım var, elimi hiç bırakmayacak insanlara ihtiyacım var.

kendim söz konusu olduğumda gayet dirayetli ve soğuk kanlı olan ben, söz konusu annem olduğunda öyle aciz, öyle muhtaç ve öyle çaresizim ki..
bazen kendimi yağmur altında kalmış sokak kedisi gibi hissediyorum. koruyup kollanmaya ihtiyaç duyan..

24.07'den bu yana bu yazıyı yazmaya çalışıyorum. yazamıyorum, boğazım düğümleniyor, kelimeler çok acılaşıyor, belki de hala inanamadığımdan..

az önce bir cümle okudum, "İstanbul'da her yağmur yağdığında sanki biri hıçkıra hıçkıra ağlıyormuş gibi hissediyorum"  diyordu  cümlede.
sanki her harfiyle beni tarif ediyor, direkt bana yazılmış gibi.

belki de tam o haldeyken bu cümle karşıma çıktığı için bu kadar üzerime alındım.

dün gece yine uyuyamadım, internette bir süre bakındım,
aranan kelimeler hep aynı,
meme kanseri, kemoterapi, radyoterapi, metastaz, yapılması gerekenler vs vs..

ilk açtığım sayfada öyle bir fotoğrafla karşılaştım ki, nefesimi kesmeye fazlasıyla yetti zaten.
kemoterapi sırasında bir kadın, saçlar dökülmüş, kirpikler-kaşlar yok.
perşembe günü ilk doktor randevumuzu aldık, kemoterapiye başlayacağız.

çok korkuyorum, üzülüyorum, hala kabul edemiyorum, ağlama krizlerine giriyorum, gündüzler daha iyi de gecenin karanlığında her şey çok acımasız. gündüzleri çözümleyebildiğim tüm gerçekler geceleri üzerime üzerime geliyor. boğuyor, çok çaresiz bırakıyor. çok korkutuyor.

düşündüğüm kadar güçlü değilmişim ben, hiçbir şeyi halledemiyorum, her şeyden korkuyorum, hem çok inanıyorum iyi olacağına hem çok korkuyorum diğer seçeneğin de var olduğuna inanmaya.

ama toparlamalıyım, toparlanmalıyım.
annem iyi olacak, korkmuyoruz senden kanser.
sen benim annemi tanımıyorsun, nasıl güçlü olduğunu bilmiyorsun.
biz bu hastalığı öyle güzel alt ederiz ki!

daha çok planlarımız var beraber,
bu yaz İngiltere olmadı, ama seneye Paristeyiz. belki annişko da gelir, ikna turlarındayım şimdi ;)
sonra bu inatcı, huysuz, cadı kızı artık büyüdü, 24 yaşında oldu.

bulaşık-çamaşır makinasını çalıştırmayı bilmeyen aybikem bu 15 günlük süreçte her şeyi öğrendi.
yemek bile yapıyor :) hem de ne lezzetli..

hem daha ben evlenicem, oğlum olucak benim, tamam şu an öyle bir aday aday aday adayı bile olmasa da artık çok da küçük değilim sanki :)  evliliği yavaş yavaş düşünebilirim, 2-3 yıl var ama yine de!

beraber yine alışverişlere gidicez, sahil yürüyüşleri, kahve içmeye gidicez, hatta bazı konularda yine uzlaşamayacağız. çatır çatır kavga da edicez, sonra dayanamayıp kedi gibi sırnaşıcam ben yine sana.

popoma kadar uzanan saçlarımı incecik örüceksin yine, 2 saat uğraşıp.

yemek yapmayı her ne kadar öğrensem de anne dolması başka, bir de kısır. yine yaparsın bana di mi anne?

kararsız kızın yine sabah ne giyeceğine karar veremiycek, sabah defileleri yapacak sana, sıkılmadan (!) seçiceksin sende :)

daha neler neler...


yani canım,

KORKMUYORUZ SENDEN!

küçük bir not. insan böyle zamanlarda en çok birilerine ihtiyaç duyuyor, sadece güvenebileceği, varlığıyla rahatlayabileceği, konuşabileceği, anlatabileceği.. sanırım ben bu konuda biraz fazla şanslıyım, arkadaşlarım, akrabalarım hatta hiç tanımadığım insanlar sürekli yanımızdaydılar, sabahtan gece yarılarına kadar bizi hiç yalnız bırakmadılar.  ağzımdan tek kelime çıkmadan gözlerimden ne demek istediğimi anladılar.
yüzünü dahi görmediğim insanlar twitterdan sürekli msg attılar, sadece iyi olup olmadığımı merak ettikleri için, benim iyi hissetmemi sağlamaya çalıştılar.
yüz yüze 1-2 kez konuştuğum çok da samimi olmadığım arkadaşlarımla sonsuz dostluklar kurduk, hep yanımda oldular. hiç çıkarsız,  öyle gerçek, öyle iyi niyetli..
o kadar teşekkür ederim ki onlara.
ben de onlar için hiç düşünmeden canımı verebilirim.
iyi ki varsınız. iyi ki ailemsiniz, iyi ki canımsınız.

dünyanın en büyük zenginliği bu, güven ve sevgi.
ikisi birden harmanlanınca da tadından yenilmiyor.

biz sevgi ve güven sarhoşu olduk sanırım :)
teşekkürler yanımızda olan herkese.

iyi ki iyi ki iyi ki..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder